31 Ocak 2013 Perşembe

Sevemedim ben bu kışı.

"Evet önümüz bahardır biliyorum
Leylaklar açacak biliyorum
Kiraz da çıkacak yakında
İyi şeyler söylemek de gerek biliyorum
Sevgilim güzelim bir tanem biliyorum da
Şimdilik bağışla"



Turgut Uyar



Neler oldu bize?

Uyanır uyanmaz aklıma gelen tek şey sensin.

Uyanır uyanmaz düşündüğüm tek şey yokluğun.

Alışabilmiş olmalıyım aslında,öyle de uzun oldu yani...

Gidişinin ardından öyle de çok zaman aktı yani...

Öyleyse eğer,sebebi ne yerimde saymışlığımın?

Her sabah yeni güne sanki ayrılığımızın ilk günüymüş gibi gözlerimi açmalarımın?

Ayrılığın ilk günü zordur iyi bilirim.Hatta belki de en iyi ben bilirim...

Ama fazla değil mi sence de(sizce de) her gün bir ayrılığın ilk gününü tekrar tekrar yaşamak?

Fazla...

Çok fazla hem de küçücük kalbime.

İçimdeki sen,içimdeki acı bir annenin canının bir parçası gibi oysa,evladı gibi.

Hani söküp atmak istesen,atılmaz ya canın parçaları,öylesin işte sevgilim sen de...

Atamıyorum bir kenara.

Bana şöyle demiştin zamanın bir keresinde '' Sevgin öyle fazla ki korkutuyor beni bazı zamanlar''...

Ah nasıl da haklıydın sevgilim...

Fazlaydı bu sevgi sana...

Ve biliyordum birgün daha fazla taşıyamayıp gidicektin.

Beni yanıltmayıp,kaybedicektin sevgimi başka başka bedenlerde...

Yanıltmadın.

Kaybettin.



30 Ocak 2013 Çarşamba

İçimde bir yerlerin yaşamsal faaliyetlerini yitirdiğini hissediyorum şu günlerde.

En çokta kalbimin...


27 Ocak 2013 Pazar

Sevmek;su gibi hava gibi bir ihtiyaç.

''Yetişkin olmak.'' ile ''Yetiş-kin demek.'' arasında çok ince bir çizgi var ve o çizgiyi aşmamak elde değil.

Ben ''Yetiş-kin'' dememek için ''Yetişkin'' olmamayı tercih ediyorum.

Çünkü ''Yetişkin olmak'' gücün yetmediği yerde kini çağırmaktı imdada..

Kızgınlığa,öfkeye,nefrete ''yetiş'' diye bağırmaktı aslında..

Yaşım oldu 21 ama ben hala bir yetişkin olamadım.

Çaresiz kaldığımda hiç bir zaman kötü duygulara güç diye tutunmadım.

Hep sevgiyi savundum,bazen karşılıksız kalsa bile..

Neden hep çok sevenler kaybediyor bilmiyorum ama içinde sevgiyi barındırdığı için kaybetmek bile güzel bazen..

Varsın bir parça kaybınız olsun bu hayatta,siz yinede sevin herşeyi,herkesi..

Sevmek güzel şey.






Bazen sadece gülümseyin.

Gülümseyin ve geçip gidin kalbinize iğnelerini batırmaya çalışan insanların arasından.

Bazen sadece geçip gidin.

Bazen...

26 Ocak 2013 Cumartesi

''Olmuyorsa zorlamayacaksın''

Yalnız kalmayı, en başta içime sinmeyen bir insanı zamanla sindirmeye çabalamaya tercih ediyorum ben.

Çünkü biliyorum ilk dakika kalbim kıpırdamıyorsa yerinden ve uçmuyorsa havalara olmaz.




24 Ocak 2013 Perşembe

Önce yazdım sonra başlık aradım,aslında ben bu yazıda bir hayli saçmaladım :)

Bazen küçümserim gücümü.

Enderdir böyle zamanlar ama vardır.

İliklerime kadar hissederim bazı zamanlar çaresizliği,acizliği,

''Elden hiç bir şey gelmezliği''...

Yaşarım işte tüm bunları en dibine kadar.

Ama biter.

Çabuk geçer bu hiçsizlik.

Güçlü olduğuma inanırım 'her daim' diyebileğim kadar çoğu zaman...

Gücüm,''etrafı kırana geçirmek' anlamında değildir ama.

Gücüm, '' kırılıp dökülenleri yeniden bir araya getirmek adınadır.''

Yapıcıdır gücüm.

Hay aksi ki,etrafımız yıkıcı güçlerle sarılı...

Özellikle de benim etrafım,niyedir bilmiyorum.

Ve yeniliyorum bazen böyle insanlara.

İşin tuhafı, yenildiğim için şanslı hissediyorum kendimi.

Çünkü ben kabul edebiliyorum yenilgiyi.

Aslında belkide kabullenebildiğim için güçlüyüm.

Aslında belkide kazanmaktır bazı zamanlar 'güçsüzlük'

Kiminin benim gibi kaybettiği güçlü zamanları var bu hayatta.

Kimininde kazandığı güçsüz zamanları.

Ne kaybetmek güçsüz olmaktır bana göre, ne de kazanmak güçlü olmak...

Ne çok uzadı cümlelerim böyle,getiremedim sonunu bir türlü.:)

Velhasıl, ben elimden uçup gidenlere rağmen güçlü hissedebildiğim için mutluyum çokça...;)

Hem küçük bir itiraf: ''iyiki de ellerimden uçup gitmişler.'':)

Beyaz olsun günlerim artık Allahım, siyah yeterince anlam buldu yüreğimde.

Beyaz olsun,içinde tüm renkleri gizliyen.

Fazla dolmuşum bu gece anlaşılan,ben yazıyorum içim konuşuyor,ben yazıyorum,içim hiç susmuyor...:)

Neyse,yazım saçma bir yere varmadan gidiyorum.

Giderken sizin içinde beyaz günler diliyorum...;)


Canım kanım yaar..

Bugün resimlerimizi çıkardım saklı olduğu kutusundan.
Yaşananlar küçücük bir kutunun içine sığabilir miydi?
Sığıyomuş işte...
Hayatımın içinde sen olan anlarına dokundum bugün bir kez daha resimler sayesinde.
Yanaklarını öptüm defalarca,tenini hissedemeden.
Tenini hissedememek zormuş sevgilim.
Bir kez daha acıdı içim.
Sesini özledim.
Gülüşünü özledim.
Çok özledim.

Şimdi, ''seninle birlikte kaybolanları arıyorum başka şeylerde''

İçimden bazen yazmak geliyor sana.
Unutuyorum bazen yanında başkasının olduğunu.
Sonra hatırlayınca...
Sonrası malum işte...

Ama eğer birgün bir rüya,bir şarkı,bir ses,bir nefes sana beni hatırlatırsa..
Hissedersen hala senin için atan kalbimin ritmini..
İzlersen 'o videoyu' bir kez daha..
Bakarsan sen de fotoğraflarımıza..
İçini acıtırsa bir an bile olmayışım..
Gülümse benim için..

''Gülümse eğer duyuyorsan,
Nehrim ol gel ak yine,
Çiçeğim ol gel aç yine,
Rüzgar ol..''


Yalnız benim için es..
Ne zaman istersen aynı yerdeyim ben.


Yeni günle birlikte 'geçmişe yolculuk.'...

Bugün kendimi kuru yapraklarla kaplı, çıkmaz bir sokağa benzetiyorum. 

Sadece o sokakta yaşayanlar üzerimden gelip geçiyor. 

Bugün kendimi odalarından çoğu boş, bazen dolan bir otel gibi hissediyorum. 

İçimden ne hayatlar, ne hikayeler, ne aşklar geçip gidiyor.

Ben böyle değildim ne zaman kayboldum? 

Rüzgarla dans ederdim ne zaman  savruldum? 

Bir ses duydum geçmiş zamandan, bir ses duydum küçük bir kızdan. 

Bir bilet istiyorum sadece gidiş olsun çocukluğun saflığına. 

Gidip orada yaşamak istiyorum. 

Bilet istiyorum tek kişilik olsun. 

Yarına çıkabilmem için heyecanı hatırlamam gerek. 

Bugün kendimi parktaki bir bank gibi sessiz ve sabit hissediyorum. 

Geceleri üzerimde şehrin ışıkları...




''Geçer gider sandım.
                          Geçmedi gitti.''


Şebnem FERAH


23 Ocak 2013 Çarşamba

Unutabilmek İçin Hepsini,Biraz Uyu.

Gelmiyorsa artık yardıma bir zamanlar omuzlar
Soğumuyorsa kalbine akan kaynar sular
Tanıyamıyorsa artık gözlerin aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
Kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sular

Nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan, tutunamıyor kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan…
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu

Durduramıyorsan artık adımlarını hep aynı ıslak kaldırımlarda
Sayamıyorsa parmakların geçen yılları
Unutuyorsa artık ellerin eskiden tuttuğu elleri
Kayboluyorsa aklından tek tek isimleri


Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil
Her şeyin farkındasındır her sese dönüp bakarsın
Büyümek, uyumak ve unutmak gibidir
Ve büyüklerin dediği gibi;
Uyuman gerekir büyümen için
Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık
Sadece sana görünen ve kimseyi inandıramadığın bir hayalet gibi
Yanıbaşında otuyorsa yalnızlık bu gece
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni
Ve canına kast edecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende
Unutabilmek için hepsini
Biraz uyu…

ZAKKUM

Unuttum bana ne yaptığını!

''Gitmek yenilmek değil kazanmakta!
Gitmek gitmektir işte.
Hepsi bu.''

Bu şarkı seni bulsun dileklerimle..TIK

Gel,vaktimiz daraldı.

Sevgilim...

Nefes alıyor olmak her zaman bir umut var demekti.

Bugün de öyle.

Bulutların arasına sıkışmış umutları toplamanın tam vakti.

Öyleyse , dön gel birlikte kucaklayalım huzuru.



22 Ocak 2013 Salı

Ahh benim canım çocukluğum!

Son zamanlarda birbirimize sırtımızı döndük hayatla.
Ya da ben gücendim hayata,bilemiyorum.
Bildiğim,çocukluğumu özlediğim.
Hem de delicesine bir özlem içimdeki..
Nedeni mi? Kısaca şöyle:

                                      Ben küçükken hayattan tek beklentim,dışarıya hemencik gölgenin gelmesiydi.Çünkü     
                                      benim güzel annem ancak o zaman izin verirdi sokağa çıkıp oynamama.Aksi halde 
                                      başıma güneş geçermiş,hasta olurmuşum dahası...Üzerime titrerdi benim güzel 
                                      annem.(Hala öyle)Ben de durum böyle olunca dakika başı kapı aralığından güneşin  
                                      evine çekilip çekilmediğini kontrol ederdim.Ufacık bir gölgeye rastlasam annemin 
                                      yanında alırdım soluğu bir heyecan.Annem öyle kolay ikna olmazdı tabi,kendi de
                                      emin olmalıydı doğruluğundan.Ve her seferinde ben daha henüz gölge gelmemişken
                                      dışarıya tam anlamıyla erken sevinmiş olurdum.Bu o zamanlar yaşadığım en büyük 
                                      hayal kırıklığımdı benim.Şimdilerde anlıyorum ki ''gölgenin geldiğini sanmak,ama 
                                      aslında gelmediğini anlamak' en güzel hayal kırıklığımmış benim.En güzel..
Hal böyle olunca insan çocukluğuna dair yaşanmış her birşeyi daha bir özlüyor daha bir.
Ve ben hal böyle olunca 'çocukluğumu özlememe sebep olan bazı insanları' sevemiyorum artık.

Se-Ve-Mi-Yo-Rum!



Bu şiiri sana yazıcaktım içimden bir ses 'değmez' dedi.


Değmez dedi.

Yolunu beklerken içtiğim sigaralar ve dün geceden arta kalan ne varsa masada.
Erken saatte uyandım.
Yatak odamın tavanı eğilirken üzerime
Bir saat daha uyudum. Belki iki.
Havada ölü bir romantizm vardı ve bir ninni örttü üzerimi.
Anlaşılmamak acıktırıyordu insanı. 
İki gün önceden kalan pizzanın son dilimini ısıtacaktım.
Mikro dalga 
Değmez dedi.
Ne kızgındır arka koltuğunda bayıldığım taksici şimdi. 
Acaba son bardağım nerede kırıldı. 
Karşılıksız sevmek makro bir dalgadır.
Onu anladım.
Oturdum biraz kitap okudum. 
Şu hayatta ne öğrendiysem telefon beklerken öğrendim. 
Onu anladım.
Bir kitap bitti.
Diğerine geçtim. 
Sırtım ağrıyordu nedense. 
Uzanmak istedim doğruldum. 
Yastık 
Değmez dedi. 
Küçükken dinleyip unuttuğum masalları düşündüm uzun uzun. 
Aklıma hiç biri gelmedi. 
Son mesajlaşmalarımıza bakayım dedim.
Telefon 
”Değmez”. 
Kötü bir gün geçiriyordum. 
Buna alışığım. 
Kötü bir gün geçirmek beni daha sivri bir insan yapacaktı.
Ne de olsa
Bizi öldürmeyen her şey bize sihirli güçler katacaktı. 
Bir sigara daha yaktım. 
İçki içmek için çok erkendi. 
Yeniden doğmak için çok geç.
Başka bir şehirde yaşamak için
Doktor olmak için mesela. 
Her şeyi bırakıp gitmek için çok geçti.
Tekrar çocuk olmaya karar vermek için,
Yeni yeni yerler keşfetmek için,
Bir daha sevmek için..
Yarım şişe viski vardı tezgahın üzerinde. 
Elim kesme bir cam bardağa yürüdü.
Bardak
”Değmez” dedi. 
Seni sevmek seni mutlu etmekti. 
Seni sevmek,
Geceden kalan viskiyi gündüz gözüyle şişeden içmekti.
Teşhis edilemeyen bir hastalık gibi.
Genç yaşta başlayan bir bağımlılık.
Gösteriş olsun diye alınıp bir sayfası bile okunmayan kitaplar gibiydi sevilmek.
Seni sevmek adaletse
Tanrılar hüküm giymeliydi.
Ayakkabılarımı giyip çıktım evden. 
Biz romantikler deniz kenarında yürümek insana iyi gelir zannederiz nedense.
Sahiller kandırılmışlar ve aldatılmışlarla doludur bu yüzden. 
Şimdi bir denize atsam kendimi. 
Boğulacağım şey önce kendi karanlığım olacaktır dedim içimden. 
Bir resmini buldum 
İç cebimde. 
Ve ellerim hep yara iziydi.
Bir banka oturdum.
Ölümü düşündüm.
Ölümün ilk işareti 
Doğumu düşündüm.
Martıları izledim dans ederlerken.
Rüzgar
”değmez” dedi.
Sonra o biri geldi yanıma.
Gözleri aynı sen.
Merhaba dedi
Dudakları,
Gözleri aynı sen.
Şiirlerdeki kadar korkutucu değildi sonra hayat.
Seni son gördüğümde o bankta oturuyordum ben.
Sana en yakın olduğum şey yırtık ellerimde solgun bir resimdi.
Seni sevmek yapabilmek değil
Yapmasını sevmekti.
Seni sevmek ,
Yokuş aşağı hızla giden patlak frenli bir arabanın içindeyken
Çalan şarkıyı sevmekti.

Banktaydık, oturuyorduk.
O vardı
Ben vardım
O aslında en çokta sendin
Ve bunu neden sonra anladım.
Gülümsedim öylesine.
O sen de gülümsedi.
Sahil 
Yeniden aşık olmak için elverişli bir yerdi.
Tam sevecektim seni her yerinden,

Hayat 
”girme o topa”,

”değmez” dedi.


Can BONOMO

''Ama ben tökezledim.''

Seni çok özledim.
Tüm hatalarına kalın koyu bir perde çektim.

Sadece çok özledim.

21 Ocak 2013 Pazartesi

İnsanlar ikiye ayrılır:Bizim gibiler ve Normal insanlar!

Bizim gibilerin,normal insanların dünyasındaçok fazla rahatsız edilmeden ve sipsivri gibi batmadan yaşayabilmesi için,normallerin her gün oynadığı MIŞ gibi oyununu çok iyi kavraması bir zorunluluktur.
MutluyMUŞ gibi yapmak.AdilMİŞ gibi davranmak.DürüstMÜŞ gibi konuşmak.SeviyorMUŞ gibi bakmak.
İçtenMİŞ gibi görünmek.HabersizMİŞ gibi yadsımak.GörmeMİŞ gibi kaçmak.Zevk alıyorMUŞ gibi sevişmek.İlgileniyorMUŞ gibi dinlemek.SorumluyMUŞ gibi göstermek.GerçekMİŞ gibi duygulanmak.TimsahMIŞ gibi ağlamak.Ve bu gibi..


Buket UZUNER

İçinde yara saklı bir hikayem var

Birbirimizin kıyısından bir türlü geçemediğimize inandığım insanlar var çevremde.
Kıyılarımdan bir zamanlar geçmiş olanlarsa şimdilerde yoklar.
Dahası başka ruhların kıyalarında dalgalanmaktalar,'aşkla'...
Bense bir kez uğradığım ve sevdiğim bedenlerin kıyılarından vazgeçemiyorum.
Belki de vazgeçmeyi istemiyorum.
Sevmeyi deniyorum elbet zaman zaman bazı kalpleri...
Bazı kalplerse adım atmışlığıma inat uzaklaşıveriyolar benden sanki...
Ya da ben bunu böyle hissediyorum.
İçimde bir yara var geçmişimden hatıra kalan.
Ve o yaraya iyi gelen sihirli kelimelerim var.
Kalbini avuçlarımın içine bıraksalar bile bazı insanlar,ben o sihirli kelimeleri duyamayınca,
Sevemiyorum...
Sarıp sarmaladığım,kimi zaman kendimden bile koruduğum yarama dokunamıyor çünkü kimsenin cümleleri.
Dokunamıyorlar ruhuma...
Öyleyse,

''İnsan yarası yarasına denk geleni sever ancak.''
                                                 Ece AYHAN

20 Ocak 2013 Pazar

Hayata tutunmaya çalışan tüm yanlarım yeniden anlam buldu bu sabah.
Nefes alabilmek güzel.
Yaşamak herşeye değer...;)

18 Ocak 2013 Cuma


''Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da...
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin.
Sen onu nasılsa bin kere daha seveceksin.''
Birhan KESKİN

Canım şairimin kalbine seslenişi kalbime seslenişi sanki.
Ben bunu böyle hissediyorum bu dizeleri her okuduğumda..
Şimdi de öyle.


'' Benim sanırım bazen hiç kimsem yok''
Birhan KESKİN

Birsen'im Tezer'im...

Ahh Birsen Tezer nasıl da ılık bir tadı var şarkılarının.Nasıl da ince belli cümlelerin,öyle güzel süzülüyor ki sözler sen söylerken...Nasıl anlatılır güzelliği bilemiyorum ben.Ama güzel,çook...
Her dinlediğimde ruhuma usul usul sızıyor şarkıların.Hasar almış tüm yanlarına bir bir dokunuyor kalbimin.Ve sonrası derin bir nefes.Ve sonrası bir parça rahatlamak adına bir kaç damla gözyaşı gözlerimden süzülen.Ve sonrası kucak dolusu huzur.Ve sonrası...

(Kucak dolusu huzurla gel yanıma sevgilim.)

17 Ocak 2013 Perşembe

Hoşçakal sevgili Birand...

Bu sabah güzel bir kahvaltı sofrasında duydum  göçüp gittiğinin haberini.Güzel-di aslında o ana kadar.İnanamadım.Öyle de oldu.Hala yoğun bakımda olduğunu öğrendik son dakika haberlerinde.Çok sevdiğin halkın derin bir nefes aldı nefes alıyor oluşunla birlikte.Hayata tutunmaya çalıştığın o saatlerde bizler de soluksuz dua ettik galip gelebilmen adına...Sonrası...''Malesef olmadı...Kaybettik...'' yazdı her zaman senin sunduğun Kanal D haberde.Ölüm hep erken ama seninki daha bir erken oldu sanki.Yakışmadı üzerine.Diliyorum güzel olsun uyuduğun yer...Cennet olsun yerin.
HOŞÇAKAL...

Sahiden,güzeldik biz küçükken!


Biz Küçükken
Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken. Kaşlarımızı almayı bilmezdik, makyaj çok büyüklerin işiydi sevmezdik. Arkadaşlarımızla beraber bir gece uyuyabilirsek eğer velinimetti bizim için, lükstü, zenginlikti. Ailelerimiz en az beş kez arardı eve beş dakika geç kaldığımızda. Otobüsteyim bile diyemezdik, otobüsle bir yere gidemezdik. Otobüs lükstü, zenginlikti. Koşa koşa eve varana dek nefes almazdık ve nerdesin sen sorusunu duymadan cevabı verirdik. Biz bir gülerdik küçükken, kalbimiz kahkahalar atardı.
Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye,teneffüse kadar konuşmazdık. Not yazardık birbirlerimize. Biz diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir kalabalıktık. Yani biz diyebileceğim kadar çok. Biz küçükken bir büyüktük ki böyle kollarımızı açsak sığmazdı eni boyu. Sonra mı? Büyüdük... Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük...
Nazım Hikmet RAN 

6 Ocak 2013 Pazar

Sınav ertesi


''Başarmak'' sihirli bir kelime.
Bu sihrin etkisini bedenimin her bir noktasında hissediyorum.
''Başarmak'' hoş geldin yaşantıma ;)

(sen hep gel ben her daim evdeyim:))

Neyse şimdi biraz müzik

3 Ocak 2013 Perşembe

Baş ucumda müzik'te son...

Ve bir hayat bir kez daha son buldu ellerimde.
Ben bunu böyle hissettim.
Yazılanlardan kendi yaşantım için çıkarımsadığım dersler çok ama kitabı bitirdikten sonra gözlerimi kapatıp bir kaç dakika üzerine düşününce bir kaç damla gözyaşıyla birlikte anladım.
Kitabın özü şu cümlelerde gizliydi.

''Hayat hiç beklenmedik bir anda biten birşey.İçinizden gelen neyse onu yapın,fazla düşünmeye zaman yok...''


(Günün ilk saatlerinde aldığım ilk ders Kürşat Başar sayesinde:Hayatı ıskalama şansım yok benim)

2 Ocak 2013 Çarşamba

Bu geceye en çok bu şarkı yakıştı.

''Hayatında en küçük yer bile benim için dünyanın en güzel yeri.Bunu sakın unutma.''

O halde gel beni kurtar. (tık)

Yeniden 'Baş Ucumda Müzik' !

Bir sihir var bu kitapta beni kendine çeken.
Evet evet kesinlikle öyle.
Okuduğum bir kitabı bir zaman sonra elime yeniden aldığım nadirdir.
Ama bu kitabı aylar sonra bir bakmışım ellerimde  buluvermişim yeniden.
Kayboluyorum her bir cümlesi arasında.
Ruhum sanki bedenimden çıkıp  yazılanlarda hayat buluyor,satır satır.
Aşk kokuyor her bir sayfası.
Seviyorum bu kokuyu.
Başka başka hayatların tam ortasına ruhumu bırakıp,bi süre de olsa orada nefes almayı seviyorum.
Kitabın çok sevdiğim cümlelerinden bir parçacık paylaşmak istiyorum sizlerle.


''Senden ayrı olduğum bir tek an yok.
Çok uzaklarda olsan bile,seni taşıyor herşey.
Kokular,sesler, seslenişler...
Ne zamandır görmüyor gözlerim.
Unuttuğum tanıdığım ne varsa,bir tek senin yüzün.
Çok uzaklarda olsan bile...''



(Sen benim hikayemin tek kahramanısın sevgilim...Sen başka başka hikayelerin küçük rollerini üzerine yakıştırsan bile...)


Bunlar da benim sevimli miniklerim.:) 

İlk göz ağrılarım.:)

Canımındibi öğrencilerim:)

Özledim sizi...

Çooooook...




''Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk,hiç bir yere gitmiyor.''


Sahiden de öyle.






1 Ocak 2013 Salı


Bu karışılıkta en çokta sınavlarımın akibetini merak ediyorum.Umarım iç karartıcı olmucaklar.
Hadi hayırlısı bakalım, son 4 ! :)



Şimdi biraz mola zamanı.

Sıradaki şarkı bir tıkla bana gelsin.

Birhan Keskin ne yazarsa güzel yazar.


Beni bilmediğim bir dünyaya attı...

Bir cümlem yok, darmadağınım bundan.

Bir düşümüz vardı, "birlikte yaşlanmak" koymuştuk adını,çok acıyor, belki bundan. 
Aşki bir cümle mi bekliyorsun benden,bekleme.
Mutfakta reçel yapan iki kadın.
Kırmızı biberleri filan.
Rüzgar alan biraz tepe bir yer. 
Bakınca, iki yandan da ufuk filan.
Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
Böyle. 
Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek.
Ah,bir inançtı desem.
Bu kadar dağılmam,kendimi şimdi bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
Ne söylememi bekliyorsun?
Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
Susmam bundan, konuşmam bundan.
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
İnsan olmuştum ilk o zaman.
Ya da bozulmuşlardı beni yeni doğandan.
Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,ölünmüyordu, hatırladım.
Ölünmüyordu.


(sahiden de öyleydi.bu sızı sızsa dahi bütün ruhuma,anladım öldürmüyordu.o halde yaşamın yanıma kalan yanlarıyla mücadeleme devam etmeliydim.devam etmeliydi hayatı anlamlandırma çabalarım.öyle de oldu.sen gittin.dünya hala dönmekte,kuşlar uçmakta,deniz bazı bazı dalgalanıp bazı bazı durulmakta,insanlar gülmekten ağlamakta kimi zaman kimi zaman da ağlamaktan gülmekte...anlıcağın sevgilim hiç bir şey olduğu gibi kalmıyor bu hayatta.hep bir değişmece.senden sonraki adım atamamışlığım,yerimde saymışlığım da tamamen yanılsama.ben de bir süre bakmışım ardından,sonrası yürüyüp gitmişim yolumda,anladım.sevgilim ayrıda olsa yollarımız benim aklım hala senin yolunda.bendeki değişim hayatımın yalnızca bu kadarında...)


Demem o ki sen yoksun ben hala arafta.
Öyleyse bakmayın güldüğüme,tıklayın ve dinleyin.

''Herşey güzel olucak seninle olunca'' ;)


''Sensiz girdiğim 2013'te seninle bitmesini istediğim koskocaman bir ömür diliyorum''



Mutlu yıllar sevgilim.(dinlersin belkide...)