1 Ocak 2013 Salı

Birhan Keskin ne yazarsa güzel yazar.


Beni bilmediğim bir dünyaya attı...

Bir cümlem yok, darmadağınım bundan.

Bir düşümüz vardı, "birlikte yaşlanmak" koymuştuk adını,çok acıyor, belki bundan. 
Aşki bir cümle mi bekliyorsun benden,bekleme.
Mutfakta reçel yapan iki kadın.
Kırmızı biberleri filan.
Rüzgar alan biraz tepe bir yer. 
Bakınca, iki yandan da ufuk filan.
Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
Böyle. 
Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek.
Ah,bir inançtı desem.
Bu kadar dağılmam,kendimi şimdi bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
Ne söylememi bekliyorsun?
Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
Susmam bundan, konuşmam bundan.
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
İnsan olmuştum ilk o zaman.
Ya da bozulmuşlardı beni yeni doğandan.
Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,ölünmüyordu, hatırladım.
Ölünmüyordu.


(sahiden de öyleydi.bu sızı sızsa dahi bütün ruhuma,anladım öldürmüyordu.o halde yaşamın yanıma kalan yanlarıyla mücadeleme devam etmeliydim.devam etmeliydi hayatı anlamlandırma çabalarım.öyle de oldu.sen gittin.dünya hala dönmekte,kuşlar uçmakta,deniz bazı bazı dalgalanıp bazı bazı durulmakta,insanlar gülmekten ağlamakta kimi zaman kimi zaman da ağlamaktan gülmekte...anlıcağın sevgilim hiç bir şey olduğu gibi kalmıyor bu hayatta.hep bir değişmece.senden sonraki adım atamamışlığım,yerimde saymışlığım da tamamen yanılsama.ben de bir süre bakmışım ardından,sonrası yürüyüp gitmişim yolumda,anladım.sevgilim ayrıda olsa yollarımız benim aklım hala senin yolunda.bendeki değişim hayatımın yalnızca bu kadarında...)


Demem o ki sen yoksun ben hala arafta.
Öyleyse bakmayın güldüğüme,tıklayın ve dinleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder